Üst düzey Rus bürokrat Alexey Drobinin, makalesinde Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra yeniden yapılandırılan küresel ekonomik sistemin ülkeler ve bölgeler arasında son derece eşitsiz şekilde geliştiğine dikkat çekerek “Kolektif Batı’nın, bu uğurda çeşitli siyasi, ekonomik ve askeri araçlar vasıtasıyla dünyanın geri kalanının kaynaklarını kendi lehine yeniden dağıtmaya çalıştığı ve bunu başardığını” vurguladı.
ABD tarafından yönetilen ‘Batılı azınlığın’ sermayesini, mallarını ve hizmetlerini gelişmekte olan ekonomilere dayattığını belirten Drobinin, ABD’nin kullandığı araçlarla ilgili şu ifadelere yer verdi;
“Amerikalılar rekabeti engellemek için her zaman yaptırımlar, provokasyonlar, vekâlet savaşları gibi araçları kullanır. Obama yönetimi, yaptırımları Amerikan dış politikasının favori kolu haline getirdi. Joe Biden daha da ileri giderek Rusya’ya karşı Batı’nın öncülüğünde bir savaş başlattı ve kendisi adına savaşmak için Ukraynalıları kullandı.”
MODERN YENİ-SÖMÜRGECİLİK
ABD’nin yanı sıra Birleşik Krallık ve Fransa’nın da Afrika ülkelerinin içişlerine daha fazla karışmasının artık dirençle karşılaştığını belirten Drobinin, “Anglo-Saksonlar ve diğer Batılı uluslar, diğer ülkeleri yağmalamak gibi alışılmış uygulamaları sürdürüyorlar. Ancak bugün bunu özgürlüğü, demokrasiyi ve ilerlemeyi öven sloganlarla tamamlıyorlar. Bu modern yeni-sömürgeciliktir” ifadelerini kullandı.
Kovid-19 salgını sırasında, aşıların COVAX tarafından dağıtımının az gelişmiş ülkelerde aşı eksikliklerine neden olduğunu; ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün, ABD ve Avrupa Birliği’nin baskısı altında, Rus aşısı Sputnik‘in sertifikasyonunu kasıtlı olarak geciktirdiğini vurgulayan Drobinin, Birleşmiş Milletler’e göre 33 milyon tonluk gıdanın ancak yüzde 3’ünün Afrika ülkelerine ulaştığını belirtti.
IMF’DEN KİEV’E GERÇEK ÜSTÜ TAHSİSLER
Öte yandan, eşitsizliğin diğer uluslararası kurumlarda da gün yüzüne çıktığını belirten Drobinin makalesinde ayrıca şu ifadelere yer verdi:
“ABD kontrolündeki IMF kurumları, özel çekme hakları karşılığında Rusya ve Belarus’a dolar vermekten kaçınmak için kendi Tüzüklerinin kurallarını ihlal etmekten bile çekinmiyorlar. Bu arka plan karşısında, Kiev rejimine yapılan neredeyse sınırsız tahsisler gerçeküstü görünüyor. Ülkenin tüm limitlerini aşıyorlar ve Kiev’in onlara geri ödeme yapması pek mümkün değil.”
Avrupa Birliği ve ABD’nin her türlü ticari ve ekonomik anlaşmayı kendi özel şartlarıyla imzaladığına dikkat çeken makalede ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Bu tür şartlar, AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşmasının temelini oluşturuyor. Yanukoviç Hükümeti’nin anlaşmayı imzalamadaki gecikme, 2014’te Kiev’deki devlet darbesini tetikledi. Yeni-sömürgeci uygulamaların bu örnekleri kapsamlı değildir, ancak kolektif Batı’nın kimseye ders verme hakkına sahip olmadığı sonucuna varmak için yeterlidir…”
EN BÜYÜK KAHVE ÜRETİCİSİ AFRİKA NE KADAR KAZANIYOR?
SSCB’nin çabaları sayesinde, 1960 yılında BM’nin, Sömürge Ülkelerine ve Halklarına Bağımsızlık Verilmesine İlişkin dönüm noktası niteliğindeki Bildirgeyi kabul ettiğini vurgulayan Drobinin, bu Bildirge ile toplamda nüfusu 750 milyon olan 80’den fazla eski koloninin bağımsızlık kazandığını vurguladı.
Bu çabalar karşısında farklı yöntemlerle sömürüye devam edildiğinin altını çizen Drobinin, sözlerine şöyle devam etti:
“Gelir eşitsizliğinin en çarpıcı örneklerinden biri kahve piyasasıdır. Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni, 2023’teki ikinci Rusya-Afrika Zirvesi’nde, küresel kahve pazarının 460 milyar dolar değerinde olduğu Afrika’nın, en büyük kahve üreticisi olmasına rağmen gelirlerinin 2,5 milyar doların altında olduğuna dikkat çekti. Aynı zamanda, dünyanın her yerinden çiğ kahve çekirdeği satın alan Almanya, yalnızca kahve çekirdeklerinin işlenmesinden ve pazarlanmasından yılda 6,8 milyar dolar kazanıyor…”
“TÜM DÜNYA İÇİN SAVAŞIYORUZ”
Rusya Federsyonu Dışişleri Bakanlığı Dış Siyasi Planlama Genel Müdürü Alexey Drobinin, makalesini şu ifadelerle bitirdi:
“Sömürgeciliğin yeni tezahürlerine karşı mücadelenin savunucularının yer aldığı Moskova’da düzenlenecek Milletler Özgürlüğü Forumu‘nun, bu güncel konunun tüm yönleriyle ilgili uluslararası bir tartışmanın başlatılmasında önemli bir rol oynaması amaçlanıyor. Forumun kurucu toplantısı bu yılın Şubat ayında yapılacak. Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Dünya Rusya Halk Konseyi‘nde yaptığı açıklamadan alıntı yapmak istiyorum: Artık sadece Rusya’nın özgürlüğü için değil, tüm dünyanın özgürlüğü için savaşıyoruz…”