Merkür geri gidiyor, Plüton burç değiştiriyor, dolunay çıkıyor, ay tutuluyor, dünya bir türlü ekseninde kalamıyor! Herkeste bir mutsuzluk, umutsuzluk, yahu yaz gelmiş kimse farkında değil- bir durgunluk bir uyuşukluk!
Bundan yaklaşık 10 sene önce tanışmıştık o sendrom ile, Hürrem Sultan sayesinde!
Kariyerinin zirvesindeyken, dizisi reyting rekorları kırıyorken, bol sıfırlı paralar kazanıyor, hayranları onun için çıldırıyorken tası tarağı toplayıp terk etmişti Türkiye’yi, Meryem Uzerli!
‘Dayanamıyorum!’ artık demişti; ‘Nefes alamıyorum, ölmek istiyorum, tükendim- hiçbir şeyden mutlu olamıyorum!’
Kocası cihan padişahı olan sultan bile yakalanıyorsa bu sendroma, biz nasıl kurtulacağız acaba?
Hürrem sultanımızdan sonra şimdi de kan kusup ‘Kızılcık Şerbeti’ içen Alev Alev kızımız Müjde Uzman da maalesef bu sendroma yakalandığını açıklamış. Uzman, sosyal medyada şöyle bir paylaşım yapmış; “Dünyanın en boş en işe yaramayan cümlesi, ‘Halledersin yaparsın, aslan kaplansın’ minvalindeki cümleler! Bir şey söylemeyin daha iyi! O an tek istediğimiz, birinin sadece yanımızda durması. Çoğu zaman bunu bile istemiyorum. Bazen her şeyin çözümü olmaz. Karşı tarafın daha zorlandığı şeyler söylüyorsunuz. Hayatımda ilk defa tükendim!”
Sanatçı kaprisi, şımarıklık, zenginlerin hastalığı gibi betimlemelerle ifade edilse de mevzu bunların çok ötesinde!
Ölümle yaşam arasında bir tercih yapmak durumunda kalınsa cevabı “fark etmez” olan bir halet-i ruhiye! Yaşamak cazibesini yitirmiş, hayattan keyif alınmaz hale gelinmiş, aidiyet duygusu kaybolup gitmiştir. Terfi etmek, hoşlandığın kişiyle gezmek ya da tuttuğun takımın galibiyetine sevinmek tüm önemini yitirmiştir. Sürekli uyuma isteğiyle yanıp tutuşuyor, bitkinlik ve çaresizlik hissi ile boğuşuyorsundur. Hep bir yerlere, birilerine yetişme telaşı, kimseyi kırmamak için kendinden vazgeçmeyi göze almak, içten içe bitmeyi razı olmak! Tüm semptomlarıyla bir metropol hastalığı kendisi, tüketiyor hepimizi!
O zamanlar çok kızıldı Meryem Uzerli’ye! ‘Hayatta daha ne isteyebilirsin, zaten her şeye sahipsin! E onca mükafatın da bir bedeli olacak elbet, şımarık birisin!’ suçlamalarıyla kalmıştı linç kampanyasının tam ortasında! Oysa o zaman anlamıştım ben onu, şimdi de Müjde Uzman’ı anlıyorum kalbimin derinliklerinde! Para kazanmak için kurban edilen hayatlar, kazandığın parayı harcayamayacak şekilde bozulan sağlıklar! Kazanmakla kaybetmek arasındaki o ince çizgide tükenen umutlar!
Bu sendromun veba gibi bir hastalıkla özdeşleştirilmesine karşıyım ben arkadaşlar! Havasız çalışma ortamlarının, sevmeye, müziğe, aileye, hayvanlara, doğaya, sanata ayrılamayan vaktin, Hayal kurmaktan, önüne umutla bakmaktan uzaklaşılırken adım adım, insan olmanın gerektirdiği fiziksel ve psikolojik bir tepki kendisi! Hatta ‘alarmlar çalarken’ uyanma saati!
Valla bakıyorum da etrafa herkeste var bir sendrom, devreler yanık, sinirler bitik!
Ezcümle; Güzel tükendik, temiz delirdik!
…………………………….*………………………………….
Uyutmayın!
Son haftaların üzerinde en çok tartışılan mevzusu, hiç kuşkusuz sokak hayvanlarının uyutulması konusu!
Sıklıkla gündeme gelen ve çözüm yolu aranan başıboş sokak köpekleri ile ilgili yapılan son düzenlemede, sahiplenilmeyen hayvanların iğne ile uyutulması yani yaşamına son verilmesi olayı, ortalığı karıştırdı. Bu düzenlemeye göre her belediye, barınaklarındaki kapasite kadar köpeğin fotoğraflarını çekerek internet sitesinde sahiplendirme ilanı yayınlayacak. Her bir köpeğin sahiplenilmesi için 30 gün beklenecek. 30 gün sonunda sahiplenilmeyen köpekler uyutulacak. Uyutulan köpeklerden boşalan barınaklara, sokaktan toplanan yeni köpekler gelecek ve süreç aynı şekilde devam edecek!
Değil hakkında konuşmak yazmak bile zor geliyor inanın! Düzenlemeyi savunanlar, bugüne kadar uygulanan bakım, kısırlaştırma ve barınak gibi yöntemlerle sonuç alınamadığı, sokak köpeklerinin popülasyonlarındaki artışın devam ettiği ve konunun toplum sağlığı noktasında da önemli bir sorun haline gelmeye başladığını iddia ediyor! Sokakta başıboş gezen sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan çocuklardan, korkudan evine gidemeyen insanlardan dem vuruluyor. Endişelenmek, gerilmek için haklı sebep olabilir tabi bunlar peki ya öldürmek?
Konunun buraya gelmiş olması, evet çaresizlikten! Zamanında alınamayan önlemlerden, kontrol edilemeyen üremeden! Peki bunun sorumlusu o hayvanlar mı?
Çoğalmalarını engelleyemiyoruz, barınaklara sığdıramıyoruz, tek çaremiz var, Uyutuyoruz!
Uyutmak nedir ayrıca? Kucaklarında sallayıp ninni mi söyleyecekler! Hayır tabi ki, Öldürecekler! ‘Uyutmak’ diyerek öldürme eylemini sevimli gösteriyorlar, ‘iğneyle acısız’ olacak deyip vicdanlarını rahatlatıyorlar! Suçsuz bir canlıyı öldürmek, hiçbir vicdana sığmaz- bilmiyorlar!
Tedavisi olmayan bir hastalıkla cebelleşiyordur, hayvan acı çekiyordur ya da kuduz olmuş herkese saldırıyordur, başka çare yoktur hadi bir derece! Ama sadece çoğalmaları durdurulamıyor, barınaklar yetersiz kalıyor diye sağlıklı olanları, yavruları öldürmek, ne kadar mantıklı sizce?
Yerdekilere merhamet etmeyenlere, gökteki merhamet etmez, unutmayın bence!
Adı üstünde sokak hayvanları, peki onlara yaşayacak bıraktık mı?
Her yer ev bina, dağ taş toplu konut, plaza! Yazlık yerlerde domuzlar iniyor şehre, ayılar ise açlıktan yatamıyor kış uykusuna, çöp tenekelerinin önünde nöbette! Ekosistem tehlikede!
Bundan birkaç sene önce hamile bir köpek vardı, mahallede. Yemek, su veriyordum her gün, o da minnetle bakıyordu her seferinde. 3 yavrusu oldu, biri öldü, diğerleri büyüdü gözümüzün önünde. O 3 kocaman sokak köpeği, kimseye saldırmadı, tuhaf elbiseli tiplere, yabancı kişilere havladı, bir anlamda mahallenin bekçiliğini yaptı. Çağırmasan bile bir yere kadar eşlik ediyorlardı, başlarını okşayınca kuyruk sallıyorlar, minnet ediyorlardı. Hiç kimseye zararları yok aksine faydaları vardı. Bir süre sonra görmez olduk onları. Bir gün, bir hafta derken tamamen kayboldular. Sonra öğrendik ki belediye götürmüş onları, belki veterinerde bir iğneyle belki barınakta kürekle dövüle dövüle kaybettiler hayatlarını!
Öldürmeden pardon uyutmadan önce hayvanların satışını engellesinler mesela! Satmak için üretim yapanlara hesap sorsunlar. Satın alıp sonra bakamayacağım diyerek sokağa terk edenleri cezalandırsınlar. Karne hediyesi diye köpek alıp yaz bitince, yolun kenarına bırakıp evlerine dönenleri ‘uyutsunlar’!
Belediyeler, veterinerle el ele verirse, halk bilinçlendirilir, sahiplenme teşvik edilirse çözüm bulunacaktır sokaktaki dostlarımız için illa! Bu çözüm, uyutmak- öldürmek olmamalı asla!
Hayvan sevmek, sevilmenin en garantili yolu aslında çünkü bir hayvanı severseniz o da sizi sever hayatı boyunca! Eğer bir insanı severseniz, ne yapacağı muamma!
Yaşadığımız dünyaya, bitmez bilmez savaşlara, katliamlara şimdi de hayvanları öldürmek isteyenlere bakılırsa insanlık ölmüş, ruhuna el fatiha okuyabiliriz!
Neyse ki hayvanlar var da hala onları sevebiliriz, sığınabiliriz!
…………………………*………………………………..
Köpekler Neden Az Yaşar?
Tam da hayvanlardan, onların yaşam hakkını savunmaktan bahsederken çok etkilendiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle! Kireç tutan kalplerimize, taşlaşmış vicdanlarımıza iyi gelir belki de;
“Bir veteriner olarak Belker isimli, 10 yaşındaki İrlanda cinsi bir kurt köpeğini muayene için çağrılmıştım. Köpeğin sahipleri Ron, eşi Lisa ve küçük oğulları Shane köpeklerine çok bağlılardı, ve benden bir mucize bekliyorlardı.
Belker’in muayenesinde kanser sebebiyle ölmek üzere olduğunu gördüm ve aileye Belker için yapacak bir şey kalmadığını, izinlerine istinaden ‘uyutmayı’ teklif ettim.
Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra aile, 6 yaşındaki oğulları Shane’in de uygulamayı görmesinin iyi olacağını söyledi. Shane’in bu tecrübeden bir şeyler öğrenebileceğini düşünüyorlardı.
Ertesi gün boğazımdaki düğümlenme ile aileyle birlikte köpeğin etrafında toplandık. Küçük çocuk köpeğini son bir defa severek “hoşçakal” derken o kadar sakindi ki ne olup bittiğini anlamadığını düşündüm. Birkaç dakika içinde Belker sessiz bir şekilde hayata veda etmişti.
Küçük çocuk ilginç bir şekilde Belker’in gidişini herhangi bir zorluk yaşamadan, ağlamadan, bağırmadan kabullenmişti. Belker’e veda ettikten sonra aile ile oturmuş “köpeklerin neden insanlardan daha az yaşadığını” sorgularken küçük çocuk aniden; ‘Ben sebebini biliyorum’ dedi. Şaşırmıştık ve sorduk, neden diye!
“İnsanlar iyi olmayı, doğru bir hayat yaşamayı ve herkesi sevmeyi öğrenmek için doğar ve yaşarlar değil mi?” Küçük çocuk konuşmasına şaşkın bakışlarımız arasında devam etti; “Köpekler zaten bunların tümünü bildikleri ve uyguladıkları için bizim kadar uzun kalmalarına gerek yok ki!”
Küçük çocuğun söyledikleri, kalbime dokunmuştu. Düşündüm, eğer köpekler birer öğretmen olsalardı bize neler öğretirlerdi?
‘Sevdiklerin eve geldiklerinde mutlaka koş ve karşıla!’ derlerdi! ‘Hiçbir eğlence ve mutlu olma fırsatını kaçırma!’ ‘Yüzüne vuran rüzgâr ve temiz havanın keyfini delicesine çıkar, kısa uykulara dal!’
‘Her fırsatta koş, zıpla ve oyna!’, ‘İlgiden sıkılma ve insanların sana dokunmasına izin ver!’
‘Küçük bir havlama yeterli ise sakın ısırma!’ ne güzel bir ders değil mi ya!
‘Sıcak günlerde küçük bir mola verip sırt üstü çimlere uzanmayı unutma!’ ve ‘Çok sıcak günlerde bolca su iç, gölgeye sığın mutlaka!’ ‘Küçücük yürüyüşlerin bile keyfini çıkar, sahibin üzgünse sessizce yanına otur, destek ol varlığınla!’ “Eğer istediğin şey derinde gömülü ise onu bulana kadar da pes etme ve kaz durma! ‘En önemlisi de ait olduğun kişiye sadık ol daima!’
İnsan olmanın gerekliliklerini köpekler, bizden iyi biliyorlar valla!
Bizim 80-90 yılda öğrendiklerimizi, onlar 8- 9 seneye sığdırıyorlar aslında! Allah biliyor da ondan insanlardan kısa yapmış ömürlerini;
Öğretsinler bildiklerini bize, fazla zulüm görmeden, gitsinler diye hemen cennete!
………………………………*……………………………….
HAFTANIN EN’LERİ
Haftanın Şampiyonluğu: Bir rekorla birlikte geldi! Süper Lig’de 2023-2024 sezonunun şampiyonu Galatasaray oldu! 102 puanla şampiyon olan Galatasaray, bu başarısı ile dünyaca ünlü futbol takımı Juventus’un rekorunu da egale etti! Heyecanlı zamanlar yaşanan ligin son haftalarında, geçen sene olduğu gibi bu sene de ipi göğüsleyen Galatasaray takımını ve camiasını kutluyoruz!
Haftanın Kazası: Uçan kuşun başına gelmez dedirtecek cinsten! ‘Uçan kuşun’ değil, uçmayan- motorlu kuşun başına geldi de zaten! Hollanda’nın Schiphol Havalimanı’nda bir uçağın çalışan motoruna kapılan bir kişi, hayatını kaybetti! Hazin olay, uçak kalkışa hazırlanırken ve motorlar çalışırken motorun kişiyi içine çekmesi sebebiyle gerçekleşti! Ölümün de hayırlısı olsun denir ya tama da öyle bir şey bu! Ne diyeyim, Allah rahmet eylesin!
Haftanın Hastalığı: Ünlü şarkıcı Celine Dion’un açıklamalarıyla yine gündemde! Çok nadir görülen ‘Katı Kişi Sendromu’ denen nörolojik bir hastalıkla uzun süredir mücadele eden Dion, kendisini anlatan belgeselin çekimlerinde gözyaşları içinde, iyileşmek için çok çalıştığını, koşamazsa yürüyeceğini, yürüyemezse sürüneceğini ama asla vazgeçmeyeceğini söyledi! Billur sesi ile dünyanın en ünlü sanatçılarından biri olan Dion’a acil şifalar diliyoruz ve tez zamanda sahnelere dönmesini diliyoruz!
Haftanın Gururu: Spor arenasında yaşandı! Ünlü basketbol antrenörü Ergin Ataman’ın çalıştırdığı Yunanistan’ın Panathinaikos takımı, EuroLeague finalinde Real Madrid’i 95-77 yenerek şampiyon oldu! Yeşil-beyazlı ekip, şampiyonluğu 13 yıl aradan sonra kazandı! 17. sıradan aldığı Panathinaikos‘a 13 yıl sonra şampiyonluk sevinci yaşatan usta koç Ergin Ataman’ın Türk antrenör olarak başarısı hepimizi gururlandırdı! Helal sana Ergin hoca!
Haftanın Tartışması: Şarkıcı ile izleyicileri arasında yaşandı! İzleyiciler, Semicenk adıyla tanınan şarkıcı Cenk Baş’ın Bursa’da sahne aldığı bir mekanda, şarkılarını playback olarak söylemesine tepki gösterdi. Semicenk ise bu tepkilere; “Satın aldığınız bilette ‘Canlı söyleyecek’ diye bir bilgi var mıydı? Buranın konseptinin farkında olmalıydınız. Bana sunulan şartlar dahilinde elimden gelen bu!” şeklinde yanıt verdi! Valla çarşı karışmış, herkes kendince haklı, yorum yapmamak en mantıklısı!