Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği “ihlal” kararını tanımayarak tartışmalara neden olan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, dikkat çeken bir kararla gündeme geldi.
Mardin’de 2016 yılından bu yana tutuklu yargılanan Zafer Demir hakkında yerel mahkemenin “örgüt üyeliği” iddiasıyla verdiği 6 yıl 3 aylık hapis cezasına gösterilen gerekçeyi “yetersiz” bulan 3’üncü Ceza Dairesi, dosyada olmayan beyanları “delil” olarak kabul edip kendisi ceza verdi.
Mardin’de aralarında Zafer Demir’in de olduğu 13 Kürt siyasetçi hakkında 2016 yılında yaşanan bir patlamanın ardından “gizli tanık” beyanları ile “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma”, “Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme”, “Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma”, “Örgüte üye olma” iddiaları ile dava açıldı. Yapılan yargılama sonucunda Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi 2 Kasım 2018’de karar vererek, 3 kişinin dosyasını tefrik ederken, 6 kişi hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme aralarında Zafer Demir’in de olduğu 4 kişi hakkında ise 3 yıl 1 ay 15 gün ile 12 yıl arasında değişen cezalar verdi.
Mahkeme, Zafer Demir hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla verilen cezaya gerekçe olarak 2014 yılında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından düzenlenen bir toplantı tutanağına katıldığına dair imzasının olmasını gösterdi. Diyarbakır Bölge İstinaf Mahkemesi kararı “uygun” bulurken, Demir’in avukatı Yargıtay’a itirazda bulundu.
DOSYADA BEYAN YOK
Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, Kararı değerlendiren Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Demir hakkında verilen kararın gerekçesi ile ilgili “Mardin ili Artuklu ilçesinde PKK/KCK terör örgütünde alınan karar neticesinde sözde kent meclisinde Saraçoğlu Mahallesi’nin eşbaşkanı olduğuna dair dökümanda adının yazılı olmasının silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden tek başına delil kabul edilemeyeceği” değerlendirmesinde bulundu.
Ancak 3’üncü Ceza Dairesi, kararının devamında Demir’in 2 Ocak 2017 tarihinde avukatı huzurunda verdiği iddia edilen beyanıyla “kırsal alana giderek, örgüt mensuplarıyla görüştüğünü, örgüt adına para temin ettiğini, örgüte eleman kazandırdığını kabul ettiğini” savundu. 3’üncü Ceza Dairesi, bu gerekçeyle Demir hakkında verilen kararda “hukuka aykırılık bulunmadığını” öne sürse de dosyada bahsi geçen beyanın yer almadığı ortaya çıktı.
‘HUKUK SİSTEMİNİN GELDİĞİ NOKTAYI GÖSTERİYOR’
Demir’in avukatı Erdal Kuzu, dosyada yaptığı incelemede Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin bahsettiği şekilde bir beyan olmadığının tespit edilmesi üzerine karara itiraz etti.
Müvekkilinin yargılama süreci boyunca tutuklu olduğunu hatırlatan Kuzu, 3’üncü Ceza Dairesi’nin gerekçe olarak gösterdiği beyanların yargılama sürecinde dile getirilmediğini, iddianamede yer almadığını ifade etti. Yargıtay’ın yerel mahkeme dosyasında yer almayan bir ifadeyi varmış gibi gösterdiğini belirten Kuzu, “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi müvekkile ait olmadığı çok net şekilde sabit olan bir başkasına ait olan ifadeyi sadece isim benzerliğinden kaynaklanarak, müvekkile ait olduğunu kabul etti. Kendisi ilk derece mahkemesi gibi yargılama yaptı, savunma almaksızın hükmü onama yoluna gitti. Çok trajedik bir durum ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.
Durumu tespit etmelerine ve gerekli itirazları yapmalarına rağmen Yargıtay’ın müvekkili hakkında verilen kararı onadığını kaydeden Kuzu, “Müvekkil şu anda bir başkasına ait ifade nedeniyle, dosyada yer almayan bir ifade nedeniyle örgüt üyeliğinden cezaevinde bulunmakta, hükümlü hale gelmiştir. Zira en üst denetim mekanizmasının dosyanın içeriğine bakmaksızın, dosyadaki belgeleri incelemeksizin, sadece isim benzerliği üzerinden müvekkile ait olarak kabul edip, dosyayı onaması Türkiye’deki hukuk sisteminin geldiği noktayı gösteriyor” dedi.
(HABER MERKEZİ)